6 Kasım 2015 Cuma

Müdire Fiora skin kod






Fiora, Büyük Düellocu

''Seni öldürmek bir onur meselesi. Sende onurun zerresi bile yok ama yine de öleceksin.''
Valoran'ın en korkulan silahşoru olan Fiora; mavi çelikten kılıcının hızı kadar, acımasızlığı ve keskin zekâsıyla da tanınır. Demacia Krallığı'ndan Laurent Ailesi'nin üyesi olan Fiora, neredeyse sonlarını getiren bir skandalın ardından kontrolü babasının elinden alıp ailenin başına geçti. Laurent Ailesi'nin itibarı iki paralık olmuştu ama Fiora ailesinin şerefini ve Demacia'nın büyük aileleri arasında hak ettiği yeri geri kazanmasını sağlamak için bütün gücüyle mücadele etmeye ant içti.
Fiora, omuzlarına yüklenen bütün beklentilere kafa tutmaya daha küçücük yaştayken başlamıştı. Annesi Fiora için Demacia'nın en usta zanaatkârlarına canlıdan farksız bebekler yaptırıp duruyordu. Fiora ise bu bebekleri nedimelerine veriyordu. Sonunda kılıcını kaptığı ağabeyini, kendisine gizlice ders vermeye zorladı. Fiora'nın babası, özel terzileri üstlerinde çalışıp muhteşem elbiseler yapsın diye bir sürü cansız manken almıştı. Fiora bunları kullanarak hamle ve karşı hamlelerine çalışmaya koyuldu.
Fiora oldu olası Demacia'nın asil değerlerinin vücut bulmuş hali gibiydi. Hep kusursuzluğun peşinde koşuyor, hem kendi şerefine hem de ailesinin ideallerine leke sürmemeye gayret ediyordu. Laurent Ailesi'nin en küçük kızı olarak, etkili ailelerin ittifak oyunlarında gelin verilip siyasi bir piyon olmak kaderi gibi görünüyordu. Oysa biricik babasınınki bile olsa, başkasının iradesine boyun eğmek; mizacı gereği Fiora'ya sadece utanç hissettiriyordu. Fiora'nın bütün itirazlarına rağmen, sırf siyasi çıkar uğruna Crownguard Ailesi'nin alt kollarından birine gelin gitmesi için anlaşıldı ve düğünün yazın yapılması kararlaştırıldı.
Davete icabet eden Demacia'nın köklü aileleri, düğüne katılmak üzere temsilcilerini göndermişti bile ama Fiora çaresizce boyun eğmek yerine, kaderine meydan okumaya karar verdi. Toplanan kalabalığın huzuruna çıkıp kaderinin kontrolünü başkasına vererek utanca boğulmaktansa ölmeyi yeğleyeceğini ilan etti. Müstakbel eşi herkesin gözleri önünde rezil rüsva olmuştu ve adamın ailesi, Fiora'nın bu skandal hakaretini temizlemek için ölümüne bir düello talep etti.
Fiora anında ileri atıldı, ancak düelloyu kabul etmek Laurent Ailesi'nin reisi olarak babasının vazifesiydi. Crownguard Ailesi'nin cengâveri gerçekten ölümcül bir savaşçıydı ve Fiora'nın babasının yenilmesi neredeyse kaçınılmazdı. Öte yandan mağlubiyet, Laurent Ailesi'nin çöküşü ve kızının utanç içinde sürgün edilmesi anlamına gelecekti. Fiora'nın böylesine zorlu bir seçimle karşı karşıya kalan babası, ailesini yıllarca sıkıntıdan sıkıntıya sürükleyecek bir karar verdi. O gece, hareketlerini yavaşlatacak bir karışımla rakibini zehirlemeye çalıştı; gel gör ki girişimi ifşa oldu ve Laurent Ailesi'nin Reisi tutuklandı.
Demacia hukuku, sertliği ve kimsenin gözünün yaşına bakmamasıyla nam salmıştı. Adalet anlayışında açık kapı bırakmak diye bir şey yoktu ve Fiora'nın babası en temel şeref ilkesini çiğnemişti. Cümle alemin gözleri önünde darağacına çıkıp adi bir suçlu gibi asılacak ve bütün ailesi Demacia'dan sürgün edilecekti. İnfazının arifesinde, Fiora babasının zindandaki hücresini ziyaret etti ama aralarında ne olup bittiği sadece Fiora'nın bildiği bir sır olarak kaldı.
Demacia'da kadim ve unutulmaya yüz tutmuş bir töre vardı. Buna göre, akrabaları tarafından aile şerefine leke sürülenler, bu lekeyi kanla temizleyerek bir bakıma ölüm cezası anlamına gelen sürgünden kurtulabiliyordu. Başka çareleri kalmadığını anlayan baba ile kızı, Kılıç Konağı'nın duvarları arasında birbirinin karşısına dikildi. Basit bir infazla adalet yerini bulamazdı; Fiora ve babası, güçlerinin son damlasına kadar mücadele etmeye mecburdu. Mücadelelerinde öylesine seri, öylesine zarif bir kılıç dansı ortaya koydular ki, tanık olanlar gördüklerini ömürlerinin sonuna kadar unutamayacaktı. Fiora'nın babası kendince iyi bir silahşordu ama kızının eline su bile dökemezdi. Kılıçlarının her çarpışmasında adeta birbirlerine veda ediyorlardı; ama sonunda Fiora gözlerini dolduran yaşları yüreğine akıtarak kılıcını babasının kalbine sapladı ve ailesinin Demacia'daki yerini güvenceye aldı. Babasının cansız bedeninin ayaklarının dibine boylu boyunca uzanmasıyla; Fiora, ağabeylerini şaşkınlık içinde bırakarak, Laurent Ailesi'nin reisi oluvermişti.
Laurent Ailesi'nin şerefi nispeten kurtulmuştu kurtulmasına; ama skandallar öyle hemen unutulan şeyler değildi. Sonraki yıllarda, Fiora gençlik ateşiyle hata yapma lüksünün olmadığını öğrendi ve ailesine önderlik ederken ne kadar sağduyulu olduğunu ispatladı. Yüreklere korku salan bir kılıç ve pazarlık ustasına dönüştü; kendine has netliği ve zalimlik derecesindeki dobralığıyla, her meseleyi kökünden kestirip atıyordu. Hâlâ ailenin şerefine sürülen lekeden bahsedip bir kadının kendine asil bir ailenin reisi demesinin nasıl bir rezillik olduğundan dert yananlar olsa da, bu sözler yabancı kulakların işitemeyeceği meclislerde dillendiriliyor. Zira böyle söylentiler kulağına geldiği zaman, Fiora bu dedikoducuların karşısına dikilip kılıçla adalet talep etmekte hiç gecikmiyor. Ama bu durumlarda bile kurnazlığını konuşturmayı biliyor; rakiplerine, adaletin kan dökülmeden yerini bulabileceği bir yol sunmaktan geri kalmıyor. Lakin şu güne kadar ne tekliflerini kabul eden biri görüldü, ne de Fiora'yla yaptığı düellodan sağ çıkan.
Laurent Ailesi servetine servet katarken, Fiora'nın talipleri kapısında sıra olmaktan geri kalmasa da şimdiye kadar kendisine layık biri çıkmış değil. Birçokları Fiora'nın evlenmeden, dilediğini yapmaya devam edebilmek için bütün taliplerini geçmesi imkansız sınavlara tabi tuttuğundan şüphe ediyor; zira, evlenen kadınların iktidarı eşlerine bırakması Demacia'da gelenekten sayılıyor.
Oysa Fiora ömründe hiçbir şeyi geleneklere göre yapmış değil.


Fiora'nın öldüreceği adamın adı Umberto'ydu. Adamın kendine çok güvendiği her halinden belliydi. Fiora onu başka dört adamla konuşurken izledi; ona öyle çok benziyorlardı ki ancak kardeşleri olabilirlerdi. Beşinin de kibirden yanlarına varılmıyordu; sanki meydan okumasına karşılık vererek Kılıç Konağı'na gelmeleri bile asaletlerine leke sürmüş gibi davranıyorlardı.
Söken şafakla birlikte, ışık huzmeler halinde pencerelerden süzülüyor ve solgun mermerler, sona eren bir ömrü görmek üzere toplananların yansımalarıyla titreşiyordu. Salonun kenarları iki ailenin toplanan üyeleri, dalkavuklar, meraklılar ve dökülen kana susamış tekinsiz tiplerle adeta mahşer yerine dönmüştü.
''Hanımım,'' dedi en büyük ağabeyinin küçüğü Ammdar. Uzattığı orta uzunluktaki mavi çelik kılıcın üzerinde, ışık yağ gibi kayıp gidiyordu. ''Bundan emin misiniz?''
''Elbette,'' oldu Fiora'nın cevabı. ''Umberto'yla palavracı kardeşlerinin pazar yerinde yaydığı söylentileri duymadın mı?''
''Duydum,'' diyerek onayladı Ammdar. ''Ama bu ölmesine değer mi?''
''Bir tek palavracıya bile pabuç bırakırsam, diğerleri de istedikleri kadar dedikodu yapabilecekleri sonucuna varır,'' dedi Fiora.
Bunun üzerine Ammdar başıyla onaylayıp geri çekildi. ''O zaman yapmanız gereken neyse onu yapın.''
Fiora öne çıkıp omuzlarını çevirdi ve kılıcıyla iki defa havayı kesti. Bu, düellonun başlamak üzere olduğunun işaretiydi. Umberto dönerken kardeşlerinden biri onu dirseğiyle yandan dürttü. Bunun üzerine, Umberto'nun kendisini uzun uzadıya incelediğini ve boynunun altında daha fazla dolaşan bakışlarını fark eden Fiora'nın öfkeden kan beynine sıçradı. Umberto silahını çekti. Güzeller güzeli kıvrık Demacia süvari kılıcının altından bir balçağı vardı ve kabzasına eklenmiş bir safir dikkat çekiyordu. Tam bir pozcu silahıydı ve düelloya hiç ama hiç uygun değildi.
Umberto başlangıç noktasına geçti ve Fiora'nın kılıçla yaptığı hareketleri tekrarladı. Sonra da önünde eğilip hınzırca göz kırptı. Fiora dişlerini sıkıyordu ama memnuniyetsizliğini bastırmayı başardı. Düellolarda duyguya yer yoktu. Duygular kılıç oyunlarına gölge düşürürdü ve nice üstün silahşorun daha zayıf rakiplere kurban gitmesine sebep oldukları sır değildi.
İki rakip birbirlerini tartarak dönmeye başladı; geleneksel ayak ve kılıç oyunlarıyla, valsin ilk notalarındaki dans eşlerini andırıyorlardı. Bu hareketlerin amacı, iki düellocunun da birazdan girişecekleri işin ehemmiyetinin farkında olmalarını sağlamaktı.
Düello gelenekleri önemliydi. Bu geleneklerin hepsi, medeni insanlardaki ''asil ölüm'' yanılsamasının devamlılığını sağlamak için tasarlanmıştı. Fiora bunların iyi kurallar, adil kurallar olduğunu biliyordu ama bu, karşısında duran adamı katletmek üzere olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Fiora bu kurallara inandığı için de teklifini öne sürmek zorundaydı.
''Beyefendi, ben Laurent Ailesi'nden Fiora,'' dedi.
''O lafları mezar taşını yapan adama sakla,'' diye çıkıştı Umberto.
Fiora rakibinin çocuksu kışkırtma girişimine aldırmadan ''Soyumun meşruiyetine dair melun yalanlar yaymak suretiyle, Laurent Ailesi'nin asil ismine haksız yere ve müsamaha gösterilemeyecek kadar ahlaksızca leke sürdüğünüz kulağıma çalındı,'' dedi. ''Bu sebeple ailemin adını kanınızla temizlemek üzere sizi düelloya davet etmek hakkımdır.''
''Biliyorum herhalde,'' dedi Umberto seyircilere oynayarak. ''Yoksa burada olmazdım, değil mi?''
''Buradan cesediniz çıkacak,'' diye söz verdi Fiora. ''Ancak beni tatmin edecek şekilde, dövüşmeden suçunuzun bedelini ödemeyi seçerseniz başka.''
''Hanımıma bu tatmini nasıl sağlayabilirim peki?'' diye sordu Umberto.
''Suçunuzun niteliği düşünülürse, sağ kulağınızın başınızdan ayrılmasına razı olmalısınız.''
''Ne? Delirdin mi sen, kadın?''
''Ya kabul edersiniz ya da sizi öldürürüm,'' dedi Fiora sanki havadan sudan sohbet ediyorlarmışçasına. ''Bu düellonun nasıl sonuçlanacağını biliyorsunuz. Pes etmek itibarınızı zedelemez.''
Umberto ''Tabii ki zedeler,'' deyince Fiora, rakibinin hâlâ kazanabileceğini zannettiğini anladı. Başka herkes gibi, bu adam da onu hafife almıştı.
''Burada kılıçtaki hünerimi bilmeyen yok. O yüzden, yaranızı bir şeref nişanı olarak taşıyarak yaşamayı seçmenizi öneririm. Aksi halde katledilecek ve daha öğlen olmadan kargalara yem olacaksınız.''
Fiora kılıcını kaldırdı. ''Artık seçiminizi yapın.''
Küstahlık olarak algıladığı bu sözlere öfkesi, korkusuna baskın gelen Umberto; kılıcını Fiora'nın kalbine doğrultup ileri atıldı. Fiora saldırıyı, daha başlamadan okumuştu ve soluna çeyrek tur dönerek kıvrık kılıcın boşa savrulup havayı kesmesini sağladı. Ardından, kendi kılıcı önce havalandı, sonra da hiç tereddüt etmeden çaprazlamasına indi. Zemini ıslatan kanın sesi ve düellonun bir anda bitmesi, hayretler içinde kalan seyircilerin nefesini kesmişti.
Fiora dönerken; salon, Umberto'nun granit taşlara düşen kılıcının sesiyle çınlıyordu. Umberto önce dizlerinin üstüne çöktü, ardından ellerini kanın çağlayan gibi fışkırdığı kesik boğazında kenetledi ve yığılıp kaldı.
Fiora eğilip Umberto'ya selam verdi ama gözlerindeki ışık çoktan solmaya başlayan Umberto, yaklaşan ölümden başka bir şey göremiyordu. Fiora bu şekilde can almaktan hiç hazzetmiyordu ama sersem adam ona başka çare bırakmamıştı. Umberto'nun kardeşleri yerdeki cesedi kaldırmak için öne çıktığında, kardeşlerinin yenildiğine inanamadıkları gözlerinden okunuyordu.
''Kaç etti?'' diye sordu, kılıcını almak için yaklaşan Ammdar. ''On beş mi? Yirmi mi?''
''Otuz,'' dedi Fiora. ''Belki de daha fazla. Artık ayırt edemiyorum.''
''Dahası da olacak,'' diye söz verdi ağabeyi.
''Olacaksa olsun,'' dedi Fiora cevaben. ''Ama her ölüm ailemizin şerefini onarıyor. Her ölüm, diyetinin ödeneceği günü yaklaştırıyor.''
''Kimin diyetinin?'' diye sordu Ammdar.
Ama Fiora cevap vermedi.

Kod:REP-TR-20-HFDAZYKL3BZUXU6Z

Hiç yorum yok:
Write yorum

Hey, we've just launched a new custom color Blogger template. You'll like it - https://t.co/quGl87I2PZ
Join Our Newsletter